Doğu Akdeniz'de enerji rekabeti (Video)

KUZEY HABER AJANSI

Ortadoğu petrol rezervlerinin yaklaşık üçte ikisine, doğalgaz kaynaklarının yüzde kırkına ev sahipliği yapan Doğu Akdeniz bölgesinde enerji hamleleri sürüyor. Bu durum, Doğu Akdeniz'de aralıklarla da olsa gerilimler yaşanmasına neden oluyor. Zira bölge, sahip olduğu rezervlerin yanısıra önemli bir enerji koridoru vasfına da sahip.

Araştırmalar Doğu Akdeniz’de tüm Avrupa’nın en az yüz yıllık petrol ve doğalgaz gereksinimlerini karşılayabilecek bir potansiyelin var olduğunu ortaya koyuyor. Leviathan bölgesi olarak adlandırılan alanda her bir kilometrelik kıyı şeridinin, yüzlerce kilometrekarelik enerji hattına tekabul etmesi, ülkelerin deniz sınırları üzerinde yaşanan anlaşmazlığın en somut nedeni. 

Türkiye, Mısır, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Lübnan, Suriye, İsrail ve Gazze Şeridi enerji hattı üzerindeki ülkeler. Amerika Birleşik Devletleri Jeolojik Araştırmalar Merkezi’nin 2010 yılında yayımladığı raporda, Kıbrıs Adası ile İsrail arasında kalan Leviathan Havzası, Kıbrıs ve Mısır arasında bulunan Nil Delta Havzası, Girit Adası’nın güneydoğusunda kalan Heredot bölgesi ve Kıbrıs Adası’nın etrafındaki toplam enerji rezervinin yaklaşık olarak 30 milyar varil petrole eşdeğer bir rakama ulaştığı belirtiliyor. 

İsrail’in kuzey sahili açıklarında bulunan Tamar Doğalgaz Sahası 2009 yılında keşfedildi. Bölgede arama yapan ve işleten firma, Teksas merkezli Noble enerji firması oldu. Tamar doğalgaz sahasının toplam rezervinin 238 milyar metreküp olduğu belirtiliyor. Bunun yanında bölgede 70,2 milyon ton doğalgaz rezervi olduğu da tahmin ediliyor.

İsrail Enerji Bakanlığı verilerine göre, İsrail'in ispatlanmış toplam doğalgaz rezervi 300 milyar metreküpün üzerinde. İsrail mevcut doğalgaz kaynakları ile 200 yıllık gaz ihtiyacını karşılayabildiği gibi üretiminin yüzde 40’ını da ihracata ayırabilmekte. Bu rezerv sahaları bölgenin çok uzağında olan Amerika Birleşik Devletleri için de bir "çıkar alanı" haline geldi. 

İsrail’in hâkim olduğu 2 büyük doğalgaz sahasının arama ve işletme hakkının büyük bölümü Amerikan şirketlerinin önderliğini yaptığı şirketler grubuna ait. Ayrıca Rusya, Çin, Avustralya ve Fransa da dünyanın en büyük doğalgaz rezervi olarak bilinen Leviathan sahasını işletecek şirketler grubundan payını alabilmek için kıyasıya bir mücadele içinde. 

Güney Kıbrıs Rum yönetiminin 2007 yılında ilan ve ihale ettiği 13 adet petrol arama ruhsat sahasından 12 numaralı parsel yine Amerika Birleşik Devletleri'nin Noble Energy firması tarafından satın alındı. Şirket 2011 yılında arama faliyetlerine başlayacağını duyurdu. 

Bunun üzerine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye, Ada’nın doğal kaynaklarından eşit şekilde yararlanma hakları olduğu ve bu hak ve çıkarların korunacağı uyarısında bulundu. Daha önce Doğu Akdeniz bölgesinde yer alan Mısır, İsrail, Lübnan, Suriye ve Güney Kıbrıs, münhasır ekonomik bölge anlaşmaları yaparak deniz alanlarını paylaştırılsa da ülkeler arasındaki sınır anlaşmazlıkları hala devam ediyor.

Özellikle Lübnan, İsrail'i kendi karasularında doğalgaz çıkartmakla suçluyor. İsrail ise uyarılara rağmen enerji ortaklıklarına devam ediyor. Güney Kıbrıs ve İsrail'in, Mısır ile ayrı doğalgaz anlaşmaları da bulunuyor. Güney Kıbrıs - Yunanistan ve Mısır arasında da Doğu Akdeniz için güvenlik ve enerji zirveleri düzenleniyor. 

Bölge ülkelerinden Suriye’nin de doğalgaz rezervleri bakımından zengin olduğu bilinse de henüz üretime başlanmış bir saha bulunmuyor. Norveç merkezli Ansis ve Sagex enerji firmalarının Suriye'de ulusal petrol araştırmaları yaptığı dönemde bölgede inanılmaz büyüklükte doğalgaz rezervlerinin keşfedildiği kamuoyuyla paylaşılmış ve Suriye'nin enerji kaynaklarının Katar’dan daha önemli olduğunu ifade edilmişti.

ENERJİ VE AKDENİZ

Avrupa Birliği, enerji açığını kapatabilmek için hamlelerine hız verdi. Şubat ayında enerji arz güvenliğini arttırmaya yönelik tedbirleri içeren enerji güvenliği paketi hazırlandı. Enerji talebinin düşürülmesi ve dış kaynaklardan sağlanan enerji arzının daha iyi idare edilmesi stratejisi benimsendi. 

Doğalgaz arzından kaynaklanabilecek krizlerin önlenmesi için, "Birlik Prensibi" açıklandı. Üye ülkelerin sıvılaştırılmış doğalgaz ve depolama kapasitelerinin artırılması da açıklanan prensiplerin arasında yer aldı. Ancak uluslararası alandaki krizlerin bu planı uygulamaya ne kadar izin vereceği belirsiz.

Zira Doğu Akdeniz'deki doğalgaz kaynakları Avrupa Birliği tarafından Rusya'ya olan bağımlılığı azaltacak bir alternatif olarak görülürken, bölgedeki sorunlar enerji güvenliği konusunda soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. Bu sorunların başında Suriye'de her geçen gün daha da karmaşık hale gelen iç savaş var. 

Rusya'nın Suriye'deki hava operasyonları, Fransa'nın Paris saldırıları sonrası uçak gemisi Şarl Dö Gol'ü bölgeye göndermesi, İngiltere'nin Kıbrıs'taki üssünü Suriye'deki operasyonlarda kullanması bölgede askeri hareketliliği arttırdı. Yorumlar, Avrupa'nın bölgeden enerji tedarik edebilmesi için öncelikle Suriye'deki iç savaşın sona erdirilmesi gerektiği yönünde.

Zira, pek çok uzmana göre Doğu Akdeniz'de Suriye ekseninde yaşanan gerilimin arka planında da enerji kaynakları ve enerji güzergahları üzerindeki rekabet var. Ancak Doğu Akdeniz'de tansiyonu yükselten sadece Suriye'deki iç savaş değil. 

Filistin'de yıllardır çözüm bekleyen sorunlar, Lübnan ile İsrail arasında düşmeyen tansiyon, Mısır'da askeri darbenin ardından başlayan çalkantılı dönem, bölgenin enerji kaynakları açısından güvenli bir havza olarak görülmesinin önündeki diğer engeller. Bir diğer engel ise 40 yılı aşkın bir süredir çözüm bekleyen Kıbrıs sorunu. 

Kıbrıs Rum yönetimi ve Yunanistan'ın; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye'nin itirazlarına rağmen, statüsü üzerinde uzlaşmaya varılmamış sularda gerçekleştirdiği sondajlar gerilime neden oluyor. Tüm bu tablo, Avrupa'nın enerji açığının kapanması yönündeki adımlarının önünde engel teşkil ediyor.

TÜRKİYE ÖNEMLİ BİR GEÇİŞ GÜZERGAHI

Türkiye, sadece Ortadoğu'da değil, Doğu Akdeniz'deki enerjinin taşınması için de önemli bir geçiş güzergâhı olarak ön plana çıkıyor. Türkiye, Avrupa'ya enerji tedariği konusundaki stratejik konumu nedeniyle, Akdeniz'deki enerji rekabetinin önemli bir aktörü.  

Doğu Akdeniz'deki gelişmeler, aralıklarla da olsa enerji tedariğinin yanısıra arama - sondaj çalışmaları nedeniyle bölgede krizlere neden oluyor. Bu krizlerin başında ise Güney Kıbrıs Rum yönetimi ile yaşanan anlaşmazlıklar var.

Son dönemde Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da meydana gelen gelişmeler Doğu Akdeniz dolayısıyla da Kıbrıs Adası'nın önemini yeniden gündeme getirdi. Buna Ukrayna kriziyle birlikte Avrupa açısından ortaya çıkan enerji güvenliği ihtiyacı da eklenince tablo daha kritik bir hale geldi. 

Kıbrıs Rum yönetimi ve Yunanistan'ın; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye'nin itirazlarına rağmen, statüsü üzerinde uzlaşmaya varılmamış sularda gerçekleştirdiği sondajlar gerilime neden oluyor. Rum yönetimi ve Yunanistan'ın son dönemlerde, İsrail ve Mısır ile başlattığı işbirliği süreci de bölgedeki kamplaşmayı artırıyor. 

Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Rum kesimi arasında ihtilafa neden olan bölgelerde, 200 milyar metreküp doğalgaz olduğu tahmin ediliyor.Taraflar için Akdeniz'deki enerji yataklarına erişimin de önemi büyük. Ada'da üssü bulunan İngiltere'nin Rusya karşıtı bir tavır izlemesi, enerji denklemini türkiye'siz düşünen Rum ve Rus yetkilileri kaygılandırıyor. 

Türkiye'nin ve Kıbrıslı Türkler’in bölgedeki hak iddiası Lefkoşa-Moskova ortaklığını hukuki zeminde olduğu kadar askeri planda da zorlayacak olursa tarafların farklı çıkış yolları bulması gerekecek.

Diğer yandan Güney Kıbrıs ve İsrail gazının Avrupa pazarına çıkmasının tek ekonomik ve yatırımcıları iknâ edebilecek yolunun, Kıbrıs üzerinden Türkiye’ye boru hattı ile taşınması olduğu belirtiliyor. Bunun içinse, hem Kıbrıs sorunun çözülmesi, hem de Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi gerekiyor.

BİR DİĞER ÖNEMLİ AKTÖR, YUNANİSTAN

Bölgedeki denklemin başlıca aktörlerinden bir diğeri de Yunanistan. Yunanistan, ekonomik krizden çıkış yolları ararken ekonomisini canlandırmak ve finansal kaynak sağlamak amacıyla çevre ülkelerle ilişkilerini geliştirme çabasında. Bu çerçevede, Doğu Akdeniz'deki ittifak arayışları da Atina’nın gündeminde öncelik kazanıyor, bu bölgede dikkat çeken ülkerlerse Mısır ve İsrail.

Uzun yıllar İsrail ile İlişkileri asgari seviyede tutan Yunanistan, ekonomik krizin ardından İsrail ile yakınlaşma sürecine girdi. Bu süreçte, Güney Kıbrıs ile birlikte üçlü bir ittifakın kapısı da aralandı. Bölgedeki hidrokarbon kaynakları ve enerji alanındaki işbirliği ittifakın en can alıcı noktası oldu. 

Son dönemde sıklaşan temaslar çerçevesinde Başbakan Aleksis Çipras 27 Ocak’ta beraberindeki on bakanla birlikte İsrail’e resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Turizm, kamu güvenliği, sivil savunma, enerji, su kaynakları ve diplomatik eğitim gibi birçok alanda işbirliği anlaşması imzalandı. 

28 Ocak’ta ise Güney Kıbrıs, İsrail ve Yunanistan liderleri Güney Lefkoşa’da Üçlü Zirve’de bir araya geldi. Zirvenin ana gündem maddesi enerji ve Doğu Akdeniz’deki potansiyel hidrokarbon kaynakları oldu. Bu çerçevede, East Med doğalgaz boru hattının canlandırılarak Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon aramalarının doğrudan Avrupa ağı ile birleştirilmesi öngörüldü. 

Kara Avrupası’na elektrik taşınması için üç ülke arasında “Euroasia İnterconnectos” enerji projesinin başlatılmasına karar verildi. Yunanistan’a İsrail üzerinden sıvılaştırılmış doğal gaz getirme imkânlarının araştırılması istendi. Yenilenebilir enerji kaynakları teknolojisinde işbirliği imkânlarının araştırılmasında karar kılındı. 

Atina’nın bölgede önem verdiği bir diğer ittifak ise Mısır’la. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah El Sisi de 9 Aralık'ta Atina’daydı. Güney Kıbrıs Rum Lideri Nikos Anastasiadis'in de katılımı ile Atina’da üçlü bir zirve gerçekleştirildi. Sisi'nin ilk resmi Atina ziyaretinde de enerji konusu gündemin ilk sıralarında yer aldı. 

Enerji konusunda ilerleme kaydedebilmek için münhasır ekonomik bölge sınırlarının belirlenmesi ihtiyacı ortaya kondu ve bu sürece ivme kazandırılmasına karar verildi. Hem bölgedeki potansiyel hidrokarbon kaynakları hem de boru hatları üzerindeki işbirliği imkânları masaya yatırıldı. Ancak her iki ittifakta da deniz sahalarının belirlenebilmesi için bölgedeki en önemli aktörlerden olan Türkiye’nin sürece dâhil edilmesi ve ortak bir paydada uzlaşı sağlanması gerekiyor.

MISIR’IN ENERJİ STRATEJİLERİ

Doğu Akdeniz’deki önemli enerji potansiyeline sahip ülkelerden biri de Mısır. Amerikan Enerji Bilgi Dairesi 2015 raporuna göre Mısır, Afrika kıtasında OPEC üyesi olmayan en büyük petrol üreticisi konumunda.

Ayrıca kıtasal ölçekte en büyük ikinci kuru doğalgaz üretimine sahip. Ülke, gerçekleştirdiği doğalgaz üretiminin yüzde 75’ ini iç tüketimde kullanıyor. Doğalgaz ülkenin toplam enerji ihtiyacının yüzde 49’unu karşılıyor.

Üretilen doğalgaz’ın yüzde 25’i ise sıvılaştırılmış doğalgaz olarak veya boru hattı üzerinden ihraç ediliyor. Yılda 10 milyar metreküplük bir sevkiyat hacmine sahip olan Arap Gaz Boru hattı ile Suriye, Ürdün ve Lübnan’a gaz akışı sağlanıyor.

Ancak son yıllarda yaşanan siyasi sorunlar ve istikrarsızlık nedeniyle bu hat kapasitesinin çok altında hizmet veriyor. Bunun yanı sıra Mısır ve İsrail arasında da 2008 yılında faaliyete geçen 90 kilometrelik el ariş-aşkelon boru hattı da bulunuyor. Mısır'daki doğalgaz iç talebinin her yıl ortalama yüde 8 artması ise üretim ve tüketim arasındaki makasın giderek daralmasına neden oluyor.

Bu durum, yeni rezerv arayışlarının önemini artırıyor. Bölgede arama faliyetlerini sürdüren İtalyan enerji firması Eni 30 ağustos 2015’te Mısır kıyılarının açığında çok büyük bir doğalgaz rezervinin bulunduğunu açıkladı. 

Yüzeyin bin 450 metre altında olduğu belirtilen rezervin 850 milyar metreküp, yani 5,5 milyon varil petrole eşdeğer olduğu ve Mısır'ın onlarca yıllık gaz ihtiyacını karşılayabileceği belirtildi. Yapılan keşif bölge gündemi ve enerji jeopolitiği bağlamında dünyanın dikkatini yeniden Doğu Akdeniz’e yöneltti. Uzmanlara göre Mısır bu kaynakların işletilmesi durumunda büyük bir enerji ihracatçısı haline gelebilir. 

Mısır geçtiğimiz yıl Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin tek yanlı ilan ettiği münhasır ekonomik bölge sınırlarında bulunan Afrodit Doğalgaz Sahası üzerinde işbirliği mutabakatı imzaladı. Ortalama rezervin 198 milyar metreküp olduğu saptanan Afrodit Sahası’ndan çıkarılacak gazın inşa edilecek boru hattı ile mısır'a transferi planlanıyor. 

Mısır Enerji Bakanlığı verilerine göre 2013 yılından bu yana ülkede 53 petrol ve doğalgaz arama anlaşması imzalandı. Bu anlaşmalar sonucu 228 yeni arama kuyusu açıldı. Geçtiğimiz günlerde bir açıklamada bulunan Mısır Petrol ve Yeraltı Zenginlikleri Bakanı Tarık El-Molla bu yıl kara ve denizi kapsayacak şekilde ülkenin 27 noktasında petrol ve gaz arama faliyetleri için uluslararası 3 ihale açılacağını duyurdu. 

El Molla daha önce yaptığı açıklamada ABD, İtalya, İngiltere ve Fransa'da bulunan şirketlerle de 2 milyar 2 yüz milyon dolarlık yatırımı öngören 5 yeni petrol ve doğalgaz arama anlaşması imzanaldığını açıklamıştı.

İSRAİL, ARAMALARA DEVAM EDİYOR

Doğu Akdeniz'e kıyısı bulunan İsrail'in doğalgaz arama çalışmaları hız kazanmış durumda. İki İsrail şirketi, geçtiğimiz aylarda yeni bir doğalgaz sahası bulunduğunu açıkladı. Ancak doğalgazın çıkarılması için bir Amerikan ve bir İsrailli şirketle anlaşma imzalayan Başbakan Netanyahu, anayasa mahkemesi engeline takıldı.

Geçtiğimiz aylarda iki İsrail şirketi, Akdeniz'de yeni bir doğalgaz alanı bulunduğunu duyurdu. "Tamar-2" adı verilen bölgede 8,9 trilyon metreküp doğalgaz rezervi mevcut. Bu, İsrail'in Doğu Akdeniz'de keşfettiği 8'inci doğalgaz alanı.

Tel Aviv yönetimi, son bir yıldır bölgedeki doğalgaz arama faaliyetlerine hız vermişti. Ancak İsrail'in doğalgaz arayışları yeni değil. 80'li ve 90’lı yıllarda kamu fonları ile karada yapılan sondaj çalışmaları 513 farklı kuyu kazımına rağmen sonuç vermemiş, özelleştirmeye giden enerji sektörü sondaj çalışmalarını denizde yoğunlaştırmıştı. 

Nitekim 2009 yılında keşfedilen gaz yatağı, 2013 Nisan ayından bu yana gaz üretimini sürdürüyor. İsrail’in yerel doğalgaz tüketimi için kullandığı Tamar havzasından bir yıl sonra keşfettiği Leviathan, İsrail’in enerji ihracatı için büyük bir fırsat olarak görülüyor. 

621 milyar metreküplük gaz hacmiyle, leviathan dünya sularında, son on yılın en büyük keşfi olarak nitelendiriliyor. Leviathan yatağının geliştirilip, üretime başlayabilmesi için maliyeti 6 ila 6 milyar beş yüz milyon dolara ulaşan ve uygulanması yıllar sürebilecek bir yatırım gerekiyor. 

Leviathan’da hisse sahibi özel şirketler şimdiden bölgede doğalgaz için pazar arayışına başlamış durumda. Ancak İsrail anayasa mahkemesinin geçen ay aldığı iptal kararı bu arayışı bir yıllığına erteledi.

Akdeniz'de bulunan gazın çıkarılması için Amerikan ve İsrailli iki enerji firması ile imzaladığı anlaşmanın sorunlu olduğuna hükmeden anayasa mahkemesi, Netanyahu hükümetine bir yıl süre tanıdı.  Karara gerekçe olarak anlaşmanın idarı hukuk kurallarına aykırı olarak onaylanması ve bunun da tekel otoritesi'nin görüşlerini sınırlandırması gösterildi. Mahkeme, istikrar fıkrasının yetki sahibi olunmamasına rağmen geçirildiğini ve bu yüzden yasallığının bulunmadığını belirtti. 

Başbakanlığın yanı sıra ekonomi bakanlığı görevini de yürüten Netanyahu'nun, Akdeniz'de bulunan doğalgazın çıkarılması için "tekel karşıtı komisyonun" onayını almadan iki şirketle anlaşma imzalaması ülkede tartışma başlatmıştı. 

Diğer yandan İsrail'den en kolay ulaşılabilir pazar, İsrail'in en yakın sınır komşuları olarak görülüyor. Örneğin, Ürdün’e yönelik planlar arasında, Ürdün sınırına yerleştirilebilecek bir boru hattı ile yılda 3 milyar metreküp olmak üzere, 15 yılda toplam 45 milyar metreküp doğalgaz satışı öngörülüyor. 

Aynı şekilde, Filistin yönetimi ile görüşülen bir başka plan doğrultusunda, doğalgazın Batı Şeria’nın Cenin kentinde oluşturulacak 250 megawatt’lık bir santrale aktarılması planlanıyordu. Ancak siyasi şartlar oluşana kadar plan şimdilik rafa kaldırılmış durumda. 

Diğer sınır komşusu olan Mısır’da bulunan gaz sıvılaştırma merkezi ise Mısır’ı bir ihracat fırsatı haline getiriyor. Tamar ve Leviathan havzalarından çekilebilecek ortak bir boru hattı ile Mısır’da sıvılaştırılacak gazın sonra gemilerle Avrupa piyasalarına ulaştırılabileceği düşünülüyor. Türkiye de, Avrupa boru hatlarına bir bağlantı noktası olması nedeniyle önemli bir fırsat olarak görülüyor.

HOCHSTEİN’İN ORTADOĞU TEMASLARI  

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama'nın Enerji Danışmanı Amos Hochsteın, Ortadoğu'da önemli temaslarda bulundu. Hochstein'in bölgedeki durakları Kuveyt, Katar, Mısır ve İsrail'di.

Bu ziyaretler Washington yönetiminin son dönemdeki enerji hamlelerinin bir uzantısı olarak gerçekleşti. Zira küresel petrol fiyatları tarihin en düşük seviyesine inerken, sıvılaştırılmış doğalgaz ihracatçıları arasında yer alan Amerika Birleşik Devletleri partner ülkelerle enerji ilişkilerini güçlendirmenin yolları arıyor.

Doha enerji görüşmelerinin sonuçsuz kalmasının ardından Amerikan Başkanı Obama da çareyi özel enerji temsilcisi Amos Hochstein'ı kritik başkentlere göndermekte buldu. Hochstein 'in ilk ziyaret ettiği ülke İsrail'di.

İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz ile bir araya gelen Hochstein, ardından da bölgede yatırımları bulunan amerikan enerji firmalarının temsilcilerıyle daha fazla işbirliği imkânlarını görüştü. Hochstein’in İsrail'den sonraki durağı Mısır oldu.

Obama'nın enerji danışmanı, Kahire'de hem üst düzey hükümet yetkilileriyle hem de yine Amerikan enerji firmalarının temsilcileriyle görüştü. Abdülfettah El Sisi'nin yanı sıra Başbakan Şerif İsmail ve Petrol Bakanı Tarık El Molla ile bir araya gelen Hochstein, yeni petrol sahalarının geliştirilmesi başlığını ele aldı.

Amerikan enerji danışmanının gündeminde Mısır'da enerji üretiminin artırılması da vardı.Hochstein, Mısır temaslarını ardından Kuveyt ve Katar'a geçti. Petrol zengini iki körfez ülkesinde de üst düzey yetkililerle, enerji bakanlarıyla ve enerji şırketlerinin temsilcilerıyle görüştü. Kuveyt'te yeni petrol rafinerilerinin inşaası ve mevcut rafinerilerin geliştirilmesi konuları ele alındı.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.