"Savaşın hiçbir kazanımının olmayacağı kanaatine vardıklarını, bu nedenle barışın bütün imkanlarından yararlanmayı uygun bulduklarını" vurgulayan Barzani, "Barış ve diyalogdan yana tavır almalıyız" ifadesini kullandı.
AK PARTİ'DEN ÖNCE KÜRT VE KÜRDİSTAN İSMİ YASAKTI
Türkiye'deki Kürt sorununun çözümünde AK Parti'nin yaptığı çalışmaların önemine vurgu yapan Barzani, şu değerlendirmelerde bulundu:
"AK Parti iktidarından önce 'Kürt ve Kürdistan' ismi yasaktı. Bununla birlikte Kürtlere ait bütün işaretler de bu yasak kapsamındaydı. Türkiye'de barışçıl bir sürecin oluşması için her türlü çabayı ortaya koyduk. Uzun diyalog ve müzakerelerden sonra AK Parti ve Sayın Erdoğan'ın, Türkiye'de Kürtlerle ilgili önceki partilerden farklı bir düşünce ile siyaset tarzına sahip olduğunu gördük.
Yaptığımız uzun uğraşlar sonucu Sayın Öcalan'ın da barış görüşmelerinin ana taraflarından biri olmasını sağladık. Bu, büyük bir ilerlemeydi. Çünkü AK Parti'den önceki hükümetlerin Sayın Öcalan'la nasıl muamele ettiklerine ve ne gibi hakaretlerde bulunduklarına şahit olmuştuk." Barzani, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
TÜRK DEVLETİ ADIM ATTI AMA BAZILARI GRURA KAPILDI
"Biz Türkiye'nin siyasetini belirlemiyoruz ve PKK'nın politikalarından da sorumlu değiliz. Bizim yapabileceğimiz, diyalog için yardım etmektir. Tarihe not düşmek için şunu söylüyorum: Türkiye hükümeti barışçıl çözüm için olumlu adım, tavır ve hareketlerde bulunmuştur. Ancak maalesef bazı tarafların, bu imkanları değerlendiremediklerini ve bu konuda gurura kapıldıklarını gördük. PKK'ya da uzun soluklu hareket etmeleri için defalarca kez mektup gönderdim. Çünkü barış uzun bir süreçtir. Başarı için uzun zamana ihtiyaç var."
İKİ POLİS ÖLDÜRMEKLE TÜRK DEVLETİ YIKILMAZ
PKK yöneticileriyle yaptığı görüşmeye değinen Barzani, şu bilgileri paylaştı:
"Onlara şunu söyledim: İki polisin öldürülmesiyle Türkiye yok olmaz. Bugün, en büyük imkan oluşmuştur. Seçim sandıkları, kalem, diyalog, siyaset ve barışçıl yöntemlerle devam edin. Çünkü bu yollarla elde edilecek büyük kazanımlar, silahla elde edilemez. Şimdi de HDP ile AK Parti'nin Türkiye'de bir hükümet kurma noktasında anlaşmalarını doğru buluyoruz. Bu, Türkiye, Kürtler ve Ortadoğu için büyük bir kazanım olur."
PKK YÖNETİMİ YANLIŞ YAPTI
Barzani, silahların bırakılması ve silahlı mücadelenin terk edilmesi noktasında Öcalan ve HDP'nin yetkisiz kılınmasının, PKK yönetiminin büyük bir yanlışı olduğuna dikkati çekerek, "Çünkü bu şekilde Türkiye'nin Sayın Öcalan ile sorunun bir tarafı olarak görüşmesinin önünü kesiyor. Bu adım HDP'nin de siyasi baskı altında girmesini beraberinde getiriyor" tespitinde bulundu.
Bölgede hali hazırda büyük savaşlar olduğunu, "gereksiz ve sonuçsuz yeni savaşlara ihtiyaçları olmadığını" kaydeden Barzani, bölgedeki tüm güçlerin birlikte hareket etmesi gerektiğini, DAEŞ'in ve eserlerinin yok edilmesi için mücadele edilmesinin öneminin altını çizdi.
DURUM BÜYÜK ÖLÇÜDE DEĞİŞECEK
Barzani, açıklamasında, "Türkiye ve ABD'nin DAEŞ'in vurulması konusunda anlaşması bize göre önemli bir adımdır. Bunun büyük sonuçları ve etkileri olacaktır. ABD'nin ittifakıyla yürütülen bu savaşa Türkiye'nin askeri olarak müdahil olması durumu büyük ölçüde değiştirecektir. Hepimizin, bu ilerlemeleri iyi değerlendirmesi gerekiyor" ifadelerine yer verdi.
PKK KÜRTLERİN YAŞADIĞI DİĞER BÖLGELERE DE MÜDAHALE EDİYOR
"PKK'nın siyasetine ilişkin oldukça fazla eleştirim var. Özellikle de Kürdistan bölgesinin içişlerine müdahele etmesi noktasında. PKK, Kürtlerin yaşadığı diğer bölgelerde de müdahalelerde bulunuyor. Rojava'da (Kuzey Suriye) kimsenin siyaset yapmasına izin vermiyor, tekçi davranıyor" mesajını verenBarzani, açıklamasını şöyle tamamladı:
SAVAŞI SEVMİYORUM...
"Savaşı sevmiyorum. Hiçbir zaman bir anlık savaşı bile desteklemedim. Tahrik, slogan, kavga ve şiddetle sorunlar çözülmüyor. İki tarafa da çağrım müzakere masasına oturmalarıdır. Barış süreci devam etmelidir.
Savaşın devam etmesi Kürdistan bölgesi sınırında oturan sivil halka da zarar veriyor. Halkın şunu sormaya hakkı vardır: Kürdistan bölgesi, neden savaş arenasına dönüştürülüyor? Neden huzurları ve yaşamları tehdit altında olsun? Son olarak tekrar ediyorum, barış ve diyalog sürecine dönülmelidir. Bu sorunların çözülmesi için tek çaredir. Biz de bu noktada elimizden geleni yapmaya hazırız."