GENCER TATAR – KUZEY HABER AJANSI
Karadağ'ın güneyinde deniz kıyısına kurulu Ulçin şehri, 11 binlik nüfusu ile Adriyatik denizinin önemli bir sahil kenti. Şehir, arkeologların yaptığı araştırmalar sonucunda konumu itibariyle birçok devlete ev sahipliği yapmış ve limanları ile yıllar boyunca ticaretin merkezi olmuş.
İliryalılar, Roma İmparatorluğu, Venedikliler ve son olarak 1571'de Osmanlı devleti tarafından fethedilen kent, zengin mimarisi ile dikkat çekiyor. Tarihi boyunca bölgede kurulan birçok devletin izlerinin görülebildiği Ulçin bugünkü halini Osmanlı devleti zamanında almış.
Osmanlı dönemindeki ismi ''Ülgün'' olan şehir, camiileri, kalesi ve saat kulesi ile tarihe ışık tutuyor. Şehir Arnavut nüfusunun fazlalığı nedeniyle ''Karadağ'ın Arnavut merkezi'' olarak adlandırılıyor. Şehirdeki nüfusun büyük çoğunluğu Müslümanlardan oluşuyor.
Sahil kenti Ulçin'in caddelerinde motorlu araçlara rastlamak ise neredeyse imkansız. Kentin hemen her yerine ulaşım yürünerek sağlanıyor. Yerli halkın geçim kaynağının balıkçılık ve turizm olan şehirde tarımcılık da ön planda.
BUGÜN ULÇİN BİR TURİZM KENTİ
Doğal güzellikleri, deniz kıyısına yakın evleri, sokakları, sahilleri ve plajları ile ünlü kent yaz aylarında turist akınına uğruyor. Balkan ülkelerinden gelen turistlerin yanı sıra orta Avrupa vatandaşları da yaz turizmi için Ulçin'i tercih ediyor.
Ulçin'de yaz aylarında ortalama hava sıcaklığı 35 dereceyi buluyor. Bu nedenle Ulçin ziyaretçileri gündüzlerini Adriyatik denizinin serin sularında geçiriyor. Ulçin'de gün batımının ardından kent sakinleri şehrin merkezi Korzo'da buluşuyor.
Geceleri geç saatlere kadar açık olan çarşılarda alış veriş yapılıyor, Adriyatik deniz manzarası eşliğinde yemek yemenin keyfi çıkarılıyor. Şehir içindeki mimari güzellikleri, doğa ile iç içe hayatı ile Ulçin, Karadağ'da görülmesi gereken kentlerin başında geliyor.
DERYA KENARINDA BİR MABED, KUMLUK CAMİİ
Karadağ'ın liman şehri Ulçin'de asırlara meydan okuyan bir mabed Denizciler Camii. Adriyatik sahilinde, deniz kıyısında bulunan cami eski adıyla Kumluk olarak anılıyor. Bu camide genellikle denizcilerin ibadet etmesinden dolayı halk arasında Denizciler Camii olarak biliniyor.
Denizciler Camii İmamı Besim Cura, mabedle ilgili şunları ifade etti: “İslam Birliği Arşivi’nde bulunan Osmanlıca belgede bu caminin adı “Kumluk Camii’’ olarak geçiyor. Dilimizde de kumsal demek. Sahil yakınına kurulduğu için bu adı vermişler. Buradaki halktan bazı kişiler burayı hala Kumluk Camii olarak adlandırıyor ve öyle biliyor. Zaten orjinal ismi de bu. Ulçin’de çoğunluğu, Müslüman Arnavutlar oluşturuyor. Elhamdülillah, halkın yüzde 85-90’ı Müslüman diyebiliriz.”
Camiinin ilk inşaası millattan sonra 300'e uzanıyor. Bugünkü görünümü ise 1798 yılında kazanıyor. Her ne kadar Denizciler Camii'nin inşası hakkında günümüze kesin bilgiler ulaşmasa da yapının tarihinin İşkodra Paşası İbrahim Bey Buşati'nin katıldığı ve Osmanlı-Sırp krallığı arasında yapılan savaşlara kadar uzandığı biliniyor.
Cenk sırasında kendi yaralanan, kardeşi de şehit olan İbrahim Bey'in şükür için mal varlığını satarak Ulçin'de bir cami ve külliye yaptırdığı ifade ediliyor. Osmanlı Devleti'nin Ulçin’den geri çekilmesi ve Sırp-Karadağ Krallığının bölgedeki hakimiyetini arttırmasıyla, 1931 yılında Denizciler Camii ve Külliyesi yıkıldı..
Zamanla bu alana başka binalar dikilse de son dönemlerde yapılan arkeolojik kazılar sonucunda, bölgede cami olduğu bulunarak caminin temelleri ortaya çıkartılıyor. Karadağ İslam Birliği vasıtasıyla da mimari şekline sadık kalınarak 2008 yılında camii, tekrar inşa edilmeye başlanıyor. Üç yıl süren çalışmaların ardından Denizciler Camii'nin içindeki hat levhaları üç boyutlu olarak yeniden hayata geçiriliyor..
ŞEHRİ EN GÜZEL GÖREN MEVKİ, KENT KALESİ
Ulçin'de eski devirlerden kalan bir mimari yapıda, şehir kalesi. Eski Ulçin kenti olarak kabul edilen kalenin temellerini İliryalılar atmış. Kalenin bugünkü haline kavuşmasındaki imza ise Bizans, Venedik ve Osmanlı'ya ait..
Adriyatik kıyısında, dağlık bölgeye kurulan kale ve içersindeki kent 2500 yıllık bir tarihe sahip. Ulçin kale kenti iki kısımdan oluşuyor. Birinci kısım kayalık yarımadanın en yüksek noktası, ikinci kısım ise kentsel yerleşim alanı olarak şehre doğru ilerliyor.
Antik Ulçin kenti farklı medeniyetlerin mimari izlerini bugün de koruyor. Şehirde, İliryalılar'dan bugüne ulaşan duvarlar, rönesans döneminde barok tarzı ile yapılan evler ve Osmanlı döneminin mimari eserleri kendini gösteriyor.
Ulçin kalesinin içerisinde yaşam bugün hala devam ediyor. Fakat tarihi evler pansiyonlara dönüştürülmüş durumda. Uçsuz bucaksız deniz manzarasına ev sahipliği yapan bu pansiyonlar Ulçin turizimi için olduça önemli görülüyor.
"ULÇİN DENİNCE AKLA BALIK GELİR"
Önemli bir liman kenti olan Ulçin'de yerli halkın turizm dışında bir başka uğraşı da balıkçılık. Şehirdeki bir restoranın sahibi Murto Bushati, şehirdeki balık kültürü ile ilgili şu şekilde konuştu: “Ulçin denildiği zaman akla balık gelir, burası balıkla meşhur. Yurt dışındaki bazı kuruluşlardan sertifikalarımız var. Bu yörenin geleneği balıkların sadece ızgarada pişirilmesidir.
Aynı şekilde yine bu yöreye ait özel soslar kullanıyoruz. 35 yıldan fazla bu restorandayız. Restoranı ilk babam kurdu, şimdi ben, çocuklarım, eşim ve annem hep birlikte devam ettiriyoruz. Aslında hem mirasa sahip çıkıyoruz, hem de kazancımızı elde ediyoruz. Gün batımını izlemek isteyenler için burası gerçekten harika bir yer. İnsanlar hem kaleyi ziyaret ediyor, hem de gün batımında gelip burada yemeklerini yiyor.”
Kale sokaklarına girildiğinde kartpostallardaki kadar güzel görüntülerle karşılaşılıyor. Daracık sokaklar, ziyaretçilerine doğayla iç içe olma imkanını sunuyor. Şehir halkı ve turistler gün batımını izlemek istediklerinde kaleyi tercih ediyorlar. Kalenin en üst mevkinden eşsiz bir manzara görüntü, akşam olduğunda kente bambaşka bir kimlik kazandırıyor.