Yermük kampının menüsü: Su çorbası, ot ve karton

Suriye'de 5 yılı aşan iç savaş süresinde Yermuk kampında bulunan Rukiye Abdullah (30) biri engelli 3 çocuğuyla birlikte Türkiye'ye kaçmayı başarmış.

O anlatıyor:

Bir ekmek kırıntısından dahi mahrumduk.

Özellikle kampta son 4 ayı 'su çorbasıyla' geçirdik.

Karnımızı doyurabilmek için suya baharat ekliyorduk.

Siz insanların kedi eti yediğini duydunuz belki, ama ben gözlerimle gördüm.Sokakta çocukların karton parçalarını yediklerini gördüm.

Çöplerden yenebilecek bir şey aradıklarını gördüm.

Yermuk kampı, Madaya ve Guta gibi en zor ablukayı yaşayan yerlerdir.

Yermuk kampında olanların yüzde biri televizyon ve medyaya yansımadı. Çocuğun senden bir parça ekmek istiyor.

Sen bunu 9 ay boyunca karşılayamıyorsun.

*

Ablukanın ilk günlerinde terk edilmiş evlerde, kuru ekmek kırıntıları bulduk.

Ekmek parçalarının üzerindeki küfleri odun ateşiyle temizleyip, üzerine “zahter” serperek çocuklara yedirdik.

Sonraki günlerde bu küflenmiş kuru ekmeklere bile mahrum kaldık.

*

Bir çocuğun en basit hayali karnının doyması ve oyun oynamasıdır.

Bir defasında, etrafta bir şey olmadığını bile bile kendimle alay edercesine bombalar altında yemek aramaya çıkmıştım.

Ot toplamaya başladım.

Orada tek kalan ve bir bitki türü olan 'kuş ayağı' adındaki bu ottan çok sayıda insan yemek zorunda kaldı ve hayatını kaybetti.

Yürürken hıçkırıkla ağlayan bir çocuk gördüm.

Elinde bir kağıt parçasını bölerek yiyordu.

Çocuk 10 yaşlarındaydı.

Yiyecek bir şey bulamadığını ve açlığını bastırmaya çalıştığını söyledi.

Bir defasında da bir grup insan gördüm.

Kedinin derisini yüzüyorlardı.

*

İnsanlar bombardımandan ziyade açlıktan öldü.

Yolda yürürken insanların bir kısmının birden bire düştüğünü, açlıktan hayatını kaybettiğini, bir kemik ve deriden ibaret kaldığını gördüm.

Öyle bir hale geldik ki artık bombardımanı önemsemiyorduk.

Tek isteğimiz yiyecek bir şey bulup çocuklarımızın karnını doyurmaktı.

Orada insanlar sırasıyla ölüyordu.

9 ay boyunca hiç ekmek görmedik.

Su çorbası, ot ve karton yedik.

Bir gün oradan kaçabileceğim aklımdan bile geçmemişti.

Allah'a şükür olsun bir yol buldum ve korkunç yerden çıkabildim.

Gönderilen yardımların birçoğu yolda rejim güçleri tarafından çalındı ve çok azı kampa ulaştı.

Gelen yardım kolileri bile parayla satıldı.

Sadece açlıktan değil, birçok çocuk şeker yetersizliğinden hayatını kaybetti. Hastanelerde bu nedenle ölen çok sayıda çocuk gördüm.

*

Gönüllüler Hareketinin Başkanı İbrahim Ceylan, Nijer'i anlatırken söylediği bir cümle vardı:

Sizin gördüğünüz o acıklı fotoğraflar Afrika'yı anlatmıyor.

O fotoğraflar Afrika'da savaştan kaçan halkın sığındığı kamplarda çekiliyor. Gerçek Afrika'nın üreten ve gülen bir yüzü var.

Yani zulüm ve adaletsizliğin kol gezdiği asıl yerler kamplar.

Asıl suçlular da halkları kamplara mahkum eden savaş tüccarları.

Ve yerli işbirlikçiler.

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.