'ABD İslam dünyasının önünde bir tehdit'

Prof. Dr. Cait, Tunus'taki Beyt el-Hikme Araştırma Merkezi'nde, genelde İslam, özelde de Arap dünyasının içinde bulunduğu durumu değerlendirdi. Müslüman ülkelerin 90'ların başlarından bu yana işgal ve savaşlara sahne olduğunu hatırlatan Cait şunları kaydetti:

'İSLAM DÜNYASI VARLIĞINI GÜÇLÜ OLARAK SÜRDÜRDÜ'

"İslam dünyası 19'uncu yüzyıl boyunca büyük çöküş yaşadı. Osmanlı Devleti'nin yıkılışına dek İslam dünyası, siyasal ve medeniyet anlamında varlığını güçlü olarak sürdürdü. İran devrimi, birçok İslami hareketin oluşmasına cesaret verdi. 80'lerden sonra ortaya çıkan hareketlerin birçoğu dini ve düşünce olarak ortaya atılan ıslahın başarısızlığını telafi etmek istedi. İslam dünyasının kalkınmasını sağlayacak temelin şiddet olduğunu kabul ettiler."

ISLAH HAREKETLERİNİN OLUŞUMU

Avrupa rönesansındaki despotizm ve kiliseye karşı aydınlanma hareketlerinin, İslam dünyasında oluşmadığını belirten Cait, "İslam dünyası dini inançları üzerine kurulu hayatına bağlı kaldı. 20'nci yüzyıl civarında Arap milliyetçileri akımı ortaya çıktı. Bunlar Almanya tarzı ulusal devlet kurmayı istedi. Demek ki İslam dünyasının güçlenmeyi isteyen bir damar hep var oldu. Islah hareketleri oluştu ancak İslamcıların çoğu düşüncenin ıslahı gibi konuları önemli görmüyorlardı" şeklinde konuştu.

İRAN, IRAK VE SURİYE

Bazı Arap ülkelerinin birkaç yıldır sahne olduğu olaylara ilişkin ise Cait şu ifadeleri kullandı:

"Irak, yarısı IŞİD örgütünün elinde, geri kalan kısmı Irak hükümetinin yönetiminde olan bir ülke. Yönetim de etnik bir yönetim olmasından ve sistemsizlikten dolayı çok yönlü müdahalelere uygun. Komşusu İran'ın baskısına/müdahalesine maruz. Suriye'de, Beşşar Esad rejimi istihbarata dayanan iğrenç bir diktatörlük rejimiydi. Suriye harap oldu, halkı her an ölüm acısını çekiyor. Libya'da Muammer el-Kaddafi öldürüldü, gerçek bir savaş yaşanıyor. Hemen hemen tüm Arap ülkelerinde Yemen ve Bahreyn'de yine diktatör rejimlere karşı, demokrasi için devrimler yaşanıyor."

ÜRDÜN DEVRİMDEN KORKUYORDU

Arap Baharı'ndan nispi istikrarla çıkan Tunus ve devrimlerden etkilenmeyen Cezayir, Fas ve Ürdün'ün durumlarını da değerlendiren Cait, "Cezayir'de devrim olmadı ancak bir takım sorunlar var. Ülke fiili olarak başkansız durumda. Fas'ın durumu fena değil. Ürdün rejimi de gerginlik ve sertlikten yana oldu. Çünkü Ürdün halkı devrim ve çalkantıdan korkuyordu" görüşünü dile getirdi.

SİSİ DAHA BOZGUNCU ÇIKTI

Mısır'da da halihazırda tam bir geriye dönüş yaşandığına dikkati çeken Cait, "Abdulfettah es-Sisi, Hüsnü Mübarek'ten daha bozguncu çıktı. Şimdi çok cana kıydı, büyük şiddet, devlet şiddeti uyguladı, örgütlerin şiddeti değil" diye konuştu.

AFGANİSTAN SAVAŞI'NDAN IŞİD'E

IŞİD'in El Kaide'nin ayrılmasıyla ilgili olarak Cait, IŞİD'in Afganistan savaşının ardından Usame bin Ladin'in kurduğu El-Kaide'nin bir uzantısı olduğunu savunarak, "Afgan savaşında Rusların ülkeden çıkmasından sonra cihad hareketleri oluştu ki bunlar içinde en önemli olanı El-Kaide'dir. El-Kaide genel itibarıyla Batı ile özelde de İslam düşmanı devlet olarak gördüğü ABD'yle savaşmaya başladı" diye konuştu.

'ABD, İSLAM DÜNYASININ ÖNÜNDE ENGELDİ, SAVAŞ AÇILDI'

ABD işgallerinin İslam dünyası önünde bir engel olmasıyla ilgili olarak, "El-Kaide, ABD'yi İslam dünyasının önünde engel olarak görüyordu" diyen Cait, "En başta Amerika'ya karşı savaş açıldı. Tüm dünyadan katılımlar oldu Endonezya'dan dahi. Irak'ın 2003'te işgaliyle Ebu Musab el-Zerkavi ortaya çıktı" diyen Cait, Zerkavi, El-Kaide ve IŞİD arasında bağlantı noktasıdır" iddiasında bulundu.

 

'IRAK'IN ESKİ SUBAYLARI İNTİKAM ALIYOR'

Cait, 2003'te Irak'ın işgaline ordunun direnmemesini şaşkınlıkla izlediğini ve bunu birçok kez Iraklı dostlarıyla paylaştığını söyleyerek, "Irak ordusu işgalde hiç mukavemet göstermedi. Amerika, Irak ordusunu dağıttı. Ordunun subayları uzun süre fırsat kolladı" dedi.

SADDAM VE SUBAYLARININ DÖNÜŞÜMÜ

"Iraklı subayların intikam almalarına imkan tanıyacak fırsat geldi" diyen Cait, "Ordudaki muvazzaf subaylardan bir kısmı çok dindar değildi. Hatta, bu subayların laik olduğu söylenirdi. Ancak, bunlar harekete dahil oldular ve milliyetçilik İslam'a dönüştü. Saddam Hüseyin dahi işgalle tehdit edildiği dönemde İslam'ı bayrağa dahil etti. Irak bayrağına Allahu Ekber ifadelerini koymuştu" değerlendirmesinde bulundu.

'HAREKETLER 2. DÜNYA SAVAŞI SONRASI İSLAM'DAN UZAKLAŞTI'

Bağımsızlık ve sömürgecilerden kurtuluş dönemlerinden sonra kurulan sistemlerin diktatörlükleri de beraberinde getirdiğini savunan Cait "Arap dünyasında ikinci dünya savaşı sonrasında gelen liderler Cemal Abdunnasır, Habib Burgiba, Hafız Esed ve bizleri sömürgeden kurtarıp çağdaş bir devlet kurma arzusunda olan ulusal kurtuluş hareketleri İslam'dan çok uzaklaştı. Bu rejimler, bir yandan diktatörlükleri getirip insanlara işkence yaptı, hapislere tıktı, öte yandan ülkelerinde arzu edilenleri sunmadı" şeklinde konuştu.

 

'BATI ÖZENTİLİĞİ' ELEŞTİRİSİ

Cait, İslami çizgideki veya marksist tüm aydınların Batı dünyasından ve kültüründen etkilendiğini belirterek şunları kaydetti:

"Ben Tunus'ta aydınlardan olup da üniversite hayatı boyunca doğuya hiç gitmeyenleri bilirim. Arapça konuşmaz oldular. Nahda kelimesi dile getirildiğinde bu onları endişelendirir. Ancak Nahda'nın fakir halk tabakasında bir karşılığı vardır. Çünkü yardımlaşma düşüncesine sahip bir hareket. Halk kesimleri her zaman için İslami hayat tarzına tabi olmuşlardır."

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.