Karadağ (Montenegro) şimdilik Hırvatistan gibi vizesiz seyahat edebildiğimiz yerlerden. Temmuz ayından itibaren de ilk defa Karadağ'a haftada üç gün THY ile direkt uçuşlar başladı.
Genel olarak özetlersek, çok küçük ve tarihi bir yer olan Kotor'un doğal güzelliği ve denizinden başka pek görülecek birşey yok. Daha çok sabah gelip, akşamüstü limandan ayrılan büyük yolcu gemilerinin uğrak yeri. Tabii bir de özel yatların. Yerel halk İngilizce bilmiyor.
Sadece turistik yerlerde çalışanlar çok az İngilizce biliyor. Para birimi euro. Her yerini görmeye, denize bir dalıp çıkmaya sadece bir gün bile yeterli. Sadece sabah kahvaltısı veren küçük otelleri temiz ve uygun fiyata. Oda hergün toplanıyor, havlularınız değişiyor. İçlerini görmedim ama pansiyon çok, yer ayırtmadan rahatlıkla gelinebilir, eminim ki temizlik sorunu yaşanmaz.
Yalnız yabancı birkaç yorumdan pansiyonlarda su sorunu olduğunu okumuştum, belki buna dikkat etmek gerekebilir. Ama otellerde öyle bir sorun yok. Halkı fakir, öyle marka kılık kıyafet bilmiyorlar. Neredeyse herşeyleri yerli malı. Bildiğimiz yiyecek markaları yok. Mc Donalds ve Starbucks adı onlara hiçbirşey ifade etmiyor. Kotor'un daha yeni yapıldığı belli olan küçüçük bir alışveriş merkezi var. İçinde Adidas'ın mağazası açılmış, bütün gençler orayı geziyor.
Kent Hırvatistan kadar temiz değil. Trafik düzenli. Arada yeni model araçlara rastlasak da, 15-20 yıllık hatta daha yaşlı araçlar çoğunlukta. Şehir de belediye otobüsü yok, taksi ucuz gerekirse taksi kullanılıyor.
Daha çok her yere yürüyerek gidip geliyorlar, bisiklet çok kullanılıyor. Evinizin önündeki iskeleden, denize attığınız oltayla kocaman deniz çipurasını yakalayıp akşam yemeği yapabilirsiniz. Genç kızlar gece yarısı sahil yolunda ayaklarında patenler bir aşağı bir yukarı geziyorlar.
Her açıdan çok emniyetli bir yer. Körfezi çevreleyen o meşhur taş evlerin arkasında iki sıra kadar yeni binalar yapılmış. Hepsi, az katlı, eski yapılara uyumlu. Çocuklar mutlu. Okuldan çıktıktan sonra sahilde ya balık tutuyorlar ya da denize giriyorlar.
Genç anneler, ev kadınları ya da yaşlılar, işlerini bitirdikten sonra, ellerinde havluları deniz kenarında birkaç saat geçirip geri dönüyorlar. Bahçeler nar ve azıcık yapraklı ama üstü bol incirli ağaçlarla bezenmiş. Havası çok temiz, dağların arasında kaldığı için güneş erkenden batıyor, sabah hava geç aydınlanıyor. Gece duyabileceğniz tek ses denizin sesi, öyle bar, disko vs... yok, yanlış hatırlamıyorsam sinemada yok. Ya da biz rastlamadık.
İşte bizim aşık olduğumuz Kotor'un bu yüzü... Deniz kenarında tek başına oturmak, akşam deniz sesiyle uyumak. Şehrin yavaş temposu. Huzur dolu ortamı ve sakinliği.
Alıntı